Solun ve İşçilerin Cephesi İçindeki Programatik Tartışmalar

15.12.2015, Lesezeit 15 Min.
1

Başkanlık seçimleri sonrası FIT bileşenleri programatik manifestonun güncellenmesini ele alan bir çalışmaya giriştiler. İşçi Partisi (PO) ise bu tartışmaları terk edip, kendi önerisini açıklama kararı aldı. Bu öneri FIT'in bir önceki programına göre geri düşüşü ifade ediyor. Bizler bu tartışmanın esas noktalarını ve FIT için çeşitli stratejilerle olan bağlantısını sunmak istiyoruz.

Ön seçimler sonrası yapılan görüşmelerin ışığında 25 Ekim’de yapılacak başkanlık seçimleri için her bileşen kendi önerisini getirdi. Bu temelde ortak bir dokümanda karar kılındıktan sonra, Sosyalist İşçilerin Partisi (PTS) tarafından getirilen taslak Sosyalist Sol (İS) tarafından gözden geçirildi. Bu noktaya varıldığında PO tartışmayı herhangi bir neden göstermeden terk etti ve Ekim’de yapılacak seçimler için kendi önerisini tek taraflı yayınladı. Bunu da „Solun ve İşçilerin Cephesi’nin Manifestosu“ olarak takdim etti.

Önceki FIT programlarına nispeten geriye düşüş

PTS’in taslağında bulunan ve PO’nun net veya de facto bir şekide red ettiği esas öneriler arasında şunlar bulunuyor: 1) Latin Amerika’nın popülist akımlarından (Chavizm, Evo Morales vb.) ve Syriza ile Podemos’un temsil ettiği Avrupa neoreformizminden doğrudan ve net bir ayrışma 2) Yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek bir şekilde net bir işçi hükümetinin tanımlaması ve burjuva devletinin baskı araçlarının sonlandırılması mecburiyetinin net bir şekilde dile getirilmesi. 3) „Her siyasal memurun bir işçi kadar maaş alması ve her an görevden alınabilmesi“ talebinin tek başına bırakılmaması ve işçi hükümetinin devrimci eksende ele geçirilmesi hizmetinde kitlelerin deneyimlerinin hızlandırılması. 4) Sendika bürokrasisiyle aradaki sınırların netleştirilmesi ve işçi öncüsünün son dönemdeki mücadelesine destek verilmesi, esnek çalıştırma ve taşeronlaştırmaya karşı net talepler yükseltilmesi (herkes kadrolu işçiliğe) ve uyuşturucunun sınırsız yasallaştırılması. 5) Devrimci partinin inşaasının ve sosyalist devrim mücadelesinin perspektiflerinin gösterilmesi.

Tüm bu eksenler görüşmelerin bir parçasını oluşturmaktaydı. PTS’in önerisi içerisinde kendilerine yer buldular ve PO’nun açıkladığı programda ise olumsuz olarak yansıdılar. PTS ve PO arasındaki daha evvel çok tartışılan bu noktalar üzerindeki farklıklara rağmen, 2011 ve 2013 yıllarındaki ortak metinleri tekrarlayarak da olsa bir ortak noktaya varılmamış olması okuyucuları şaşırtmış olabilir. Bir taraftan hayret verici olay olarak durmaktadır. Öbür taraftan ise Solun ve İşçilerin Cephesi için savunulan değişik stratejik projelere bakıldığında, ki bunlar ön seçimlerde açığa çıkmışlardır, bu sorun netleşmektedir.

PO, FIT’in programının daha genel ve „diplomatik“ tanımlarla yumuşatılması konusunda ısrarcı davranıyor. Bu siyaset ön seçimlerdeki siyasetin devamıdır. O süreçte PO, cepheyi ciddi bir tartışma yürütmeden ve FIT programına destek vermeyen grupların cepheye katılmasıyla güçlendirmeyi önermişti. Perro Santillán, Pueblo en Marcha, CRCR vs. akımlarında bu durum söz konusudur. Biz PTS olarak buna karşın daima FIT’in işçi mücadelesindeki müdahaleri derinleştiği, işçi, gençlik ve kadın hareketinin öncü geniş kesimlerin kazanıldığı takdirde güçleneceğini savunduk. Bu esnada cephenin programının sert bir şekilde savunulması ve bu duruş üzerinden bu görüşü paylaşan akımlarla tartışılma yürütülmesini savunduk.

PO’nun bir çok karara bağlanılmış programatik noktadan geriye düşmesini ve bizim savunduğumuz bir çok programatik perspektifin somutlaştırılmasını reddetmesinin nedenini bu şekilde açıklayabiliriz. Bu tartışmanın esas noktalarını sentezi bir özetle aşağıda sunuyoruz.

Olguları ismiyle anmak gerek

FİT’in gelişimi ve en ciddi başkan adayları Scioli, Massa ve Macri tarafından şimdiden açıklanan kesintilere karşı hazırlanma zorunluluğu, ayakları havada duran gelişmeler değil. Kapitalizm 2007’den bu yana dünya çapında ve bölgemizi doğrudan etkileyen bir kriz içindedir. Bu esnada kapitalizmin insancıllaşmasını burjuvazinin kanatları ile kardeş olma üzerinden savunan çoğunluğa dair çeşitli yönelimleri imtihana sokmuştur.
2011 yılındaki FIT’in ilk politik manifestosu „tüm Latin Amerika hükümetlerinin açık kapitalist karakterini mahkum eder, tüm işçilerin, köylülerin ve gençliğin gözleri önüne Evo Morales’in ve Hugo Cháves hükümetlerini teşhir eder.“

PO’nun tam da bu sınıf uzlaşmacı stratejilerin siyasal yeteneksizliklerin herkes tarafından anlaşıldığı bir dönemde, bu akımların net bir adlandırılmasından geri durması, açıktan bir geriye düşüştür. „21. yüzyıl sosyalizmi“ söylemlerine rağmen Nicolás Maduro Venezuela’da işçilerin maaşlarını eritecek olan paranın değersizleştirilmesi kararını verdi. Burjuva ulusal akımların bu siyaseti darbe geleneğinin mevcut olduğu Venezuela’daki gibi emperyalist yanlısı burjuva muhalefetlerinin güçlenmesine sebep olmaktadır. Biz, 2002’deki darbe girişimine karşı kararlı bir şekilde karşı gelmiştik.

Evo Morales’in Bolivya’daki hükümeti daha çok bir halk cephesine benzemektedir. 2000 ve 2005 yıllarındaki halk ayaklanmaları sonucunda yerli halklara anayasal tavizler vermek zorunda kalmıştı. Lakin bu sırada Ortadoğu’daki „yarım hilal“ burjuvazisi ile olan işbirliğini derinleştirdi ve Mayıs 2013 büyük grevin parçası olan ve COB’un sendikal bürokrasisinin boykotuna rağmen bir işçi partisinin kurulmasını ileri taşıyan sola karşı halen baskı uygulamaktadır. Bunların arasında FT-CI’nin Bolivya’daki seksiyonu da yer almaktadır.

PO aynı zamanda Avrupadaki neoreformizmin en önemli temsilcileri olan Syriza ve Podemos’a karşı net açıklama yapmaktan uzak durdu. Bilhassa, (kendisini „sol“ gören) Syriza hükümeti kesintileri engellemek için seçildikten bir kaç ay sonra kesintilerin en büyük savunucusu oldu. Podemos aynı yolu kat etmek için kendini hazırlıyor. Çipras’tan ayrıldıktan sonra kurulan Halk birliği „Syrizanın köklerine“ tekrar dönüşü istemektedir ve yeni hayal kırıklığını hazırlamaktadır.

Bu stratejilerin iflaslarından çıkan dersler işçiler ve solcular için merkezi öneme sahiptir ve bu dersler kendi ülke sınırlarını aşmaktadır. FIT’e yaklaşan akımların FIT’e katılımı için yapılan görüşmelerdeki tartışmalarda bu konuların önemine vurgu yaptık. PO ise buna karşı Evo Morales’e pozitif bir yaklaşım sunan Perro Santillán’un akımını ya da Syriza ile Podemos’u destekleyen Pueblo en Marcha’yı FIT’e derhal dahil etmek istiyor. Bu hükümetlerin net bir şekilde tanımlanmasının FIT programından çıkartılmaya çalışılması tamamıyla bu programın netliğine karşıdır ve sınıf bağımsızlığının zayıflatılması anlamına gelmektedir.

Hangi işçi hükümetinden bahsediyoruz?

Şimdiye kadarki FIT programları her zaman „sömürülenlerin ve ezilenlerin seferberliği temelinde bir işçi hükümetini“ hedefliyordu. Bu her ne kadar genel bir ifade de olsa, FIT bileşenleri arasındaki görüş birliğine tekabül ediyordu.

PO’nun programatik „yeniliği“ ise, bizim önerilerimizin aksine, „sömürülenlerin ve ezilenlerin seferberliği temelinde“ olan kısmın çıkartılmasını savunmasına dayanıyor. Bu haliyle kendi açıkladıkları programda bulunmaktadır. Neden? Bunu açıklamadılar. Ama bu tedbirin tek sonucu bizim mücadelesini ettiğimiz işçilerin iktidarı talebini tamamen sulandırmaktır.

Aynı şekilde PO’nun bu çizgisi bir çok sefer FİT’in açıklamalarında yer alan „sömürcülerin hizmetinde olan devletin baskı organının yerine işçi sınıfının kendi örgütleri tarafından işçi hükümeti kurulma mücadelesi“ siyasetininin zorunluluğunu manifestosunda dile getirmekten kaçınmasında da gözükmektedir.

FİT’in seçimlerde daha iyi sonuçlar aldığı dönemde, işçilerin ve kitlelerin hükümeti talebinin antiburjuva ve antikapitalist karakterine daha sağlam bir vurgu gereklidir. İşçi sınıfının burjuva devletini kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için basitce üstlenemeyeceğini, bilakis onun parçalanması ve kendi iktidarının kurulması gerektiğini belirtmek gereklidir. 20. yy halk cephelerinin deneyimleri, ki bunların arasında Şili’deki Allende hükümetinin 1970-1973 arasındaki süreci de var, yeterince bu tespiti doğrulamaktadır.

Bu yüzden bir çok sefer siyasal taleplerimizin belirginleştirilmesinin zorunluluğuna vurgu yaptık. Bunu şimdi de yapıyoruz. Bu bize göre sömürülenlerin ve ezilenlerin seferberliğiyle kuralacak bir işçi hükümeti için mücalede talebini tekrarlamak ile mümkündür. Buna ilaveten güncel baskı güçlerinin, kapitalist düzenin savunucularının dağıtılması ve işçilerin kendi savunmalarını ele alacakları işçi milislerinin bunların yerini alması zorunluluğuna da dile getirdik. Yalnızca bu yolla kendi iş yerlerinden veya ikematgah adreslerinden seçilmiş işçilerin oluşturduğu işçi konseylerinin ulusal çaptaki meclisinin siyasal sistemi kurulabilir.

Bu ifade ise bize göre bir ortak programın gerçekleşebilmesi için bir „şart“ değildi, ne dün ne de bugün. Lakin PO’nun pozisyonlarındaki FIT’in daha önceki ifadelelerinden geriye düşüş, işçi hükümetinin FIT’in seçim zaferleriyle burjuva kurumlarından gelişerek kurulabileceği yönündeki oportünist yorumları mümkün kılmaktadır.

İşçilerin iktidarı mücadelesinde demokratik talepler

Bir başka makalemizde yazdığımız gibi, ön seçim kampanyasında FIT’in sınıf mücadeleci karakterini işçi mücadelerini milletvekillerimizle beraber destekleyerek ve „tüm siyasal görevlilerin bir öğretmen maaşı alması gerektiği“ talebiyle bilhassa ön plana çıkardık.

Bu sebepten dolayı ilerlememizi burjuva siyasal sistemine eleştirilerimiz ile göstermeyi bir zorunluluk olarak gördük. Esas mesele, kendi programımızda yukardaki talebin ve tüm siyasal görevlilerin görevden seçimle geri çağrılabileceği ve senato ile başkanlık makamının kaldırılması taleplerinin (bu talepler Paris Komünü’nün mirasıdır ve Lenin tarafından Devlet ve Devrim’de yeniden canlandırılmıştır) net bir şekilde ortaya koyulmasıdır. Bunlar işçi hükümetinin devrimci eksende ele geçirilmesi hizmetinde kitlelerin deneyimlerinin hızlandırılması ile farklı bir yerde durmamaktadır. Troçki buna yakın düşüncesini „Fransa için Eylem Programı’nda“ net bir şekilde ortaya koymuştur.

PO bunu kendi programatik manifestosunda „Senato ile görevden geri çağrılabilecek üyelerinden oluşacak bir temsilci kongresi“ mücadelesine bağlayarak, bu talebi açıktan değersizleştiriyor. Böylelikle FIT’in hedefleri üzerindeki iki anlamlılığı en uç noktaya taşıyorlar.

Peki Bürokrasi? Ya işçi mücadeleri?

Şaşırtıcı olan bir nokta da, PO’nın FIT adına açıkladığı kendi programatik manifestosunda kendi haklarını savunmak için örgütlenmek isteyen işçilerin günlük düşmanı olan sendika bürokrasisine dair tek bir kelime sarf etmemesidir. Daha şaşırtıcı olan ise, bu olgunun hiç bir zaman bir tartışma konusu olmaması ve PO’nun önceki önerisinde bu talebin yer almasıdır.

Son aylardaki avantgarde [öncü] işçilerin önemli mücadeleri hakkında da bu gibi şeyleri söylememiz gerekli. Biz PO’yu kendi başlangıç önerisinde Lear, Donnelley veya Worldcolor’un örnek teşkil eden mücadeleri bulundurmadığı için eleştirdik, ki bu mücadelerin esas aktivistleri çoğu zaman FIT’in adayları arasında yer alıyordu. Son yayınlanan „Manifesto“ ise bu mücadeleri görmezden gelmekle kalmıyor, 60 hatının otobüs şöförlerinin mücadelesi, yemek yağı üretimi ve Cresta-Roja işçilerinin mücadelelerine de değinmiyor. Ki bu mücadeleler PO’nun ilk öneresinde yer alıyorlardı. Maçist şiddete karşı tarihsel seferberlik olan (NiUnaMenos) hareketine dair bir tek kelime bile edilmiyor.

Butün bu „yenilikçi“ eksik kalan perspektifler FIT’in evvelki programlarında kendine yer bulmuştu. Bürokrasiye eleştiri ve en önemli güncel mücadelerin desteklenmesi şimdiye kadar vazgeçilmez unsurlardı.

PO’nun manifestosu FIT’in programında yer alan „herkesin kadrolu işçi olması“ talebini „işçi sözleşmelerinin işçi temsilciğinin gözetimine girmesi“ talebiyle değiştirdi. Tam bir semptomatik değişiklik. Bu talep PTS’in adım adım taşeronluğu savunan Perro Santillán akımının olduğu Jujuy’daki işçiler ve çalışanlar sendikasında (SOEM) ve her yerde merkezi bir fark noktasını oluşturuyordu. Ki bunlar ilk başta taşeron bir iş sözleşmesini savunurken, kadrolu işçi olmayı da ikinci bir aşamanın ögesi olarak görüyorlar. PO FIT’e katmak istediği Perro Santillán akımı için tavizler sunuyor.

„Birleşik Cephe“ ve Program

Bizler bir çok sefer birleşik cephe taktiğinin Troçki’nin de dediği gibi bir doğa üstü ilkeye dönüştürülmesinin yaratacağı tehlikeye işaret ettik. PO’nun önceki programları aşmayacak bir yeni bir ortak programın bile oluşturulmasını reddetmesi, FİT’in stratejileri üstüne yeni bir tartışma başlığıdır.

PO’nun değişik programlara sahip grupların ciddi bir tartışma süreci ve ortak bir eylemlilik süreci geçirmeden FIT’e katma arzusu içinde olduğunu daha öncede belirttik. Böylesi bir durum, Solun ve İşçilerin Cephesi’nin sınıf bağımsızlıkçı karakterinin sulanmasına yol açar. PO’nun yukarda belirtiğimiz programsal geriye düşüşleri bu söylemi haklı çıkarmaktadır.

Bizim için programdan vazgeçmeme ve FIT’in karakterini sağlam bir şekilde savunulması, birleşik cephe siyasetinin somut mücadele hedefleri uğrunda taktiksel esnekliği ile bir arada bulunmaktadır. Bunu her gün kanıtlıyoruz.
Jujuy [Arjantin’in kuzeyindeki eyalet] vakasında PO’nun hatası iki yönlüdür. Bu eyaletteki şeçimlere FIT bütün olarak katılmaktadır. Çünkü PTS, PO’yu Perro Santillán ile kurdukları „Birlik“ listesinin ön seçimlerde çok düşük bir oy almasına ve gerekli kriterleri yerine getirmemesine rağmen, parlamentodaki koltuk rotasyonuna kabul etti.Şimdi ise birleşik FIT’in Ekim’deki seçimlerde (PO tarafından son derece övülen) Santillán‘ ın listesine karşı mücadele etmesi gerek. Bu FIT’in (haliyle PO içinde) % 5’lik barajı aşma ve mecliste koltuk kazanmasını zorlaştırmaktadır.

FIT başka programa ve siyasi faaliyete sahip ve son tahlilde rakip olarak karşısına çıkan sözde müttefiklerin „baştan çıkarılmasıyla“ ileri taşınılamaz. Bilakis ekonomik kesintilere ve burjuva partilerine karşı ülke çağında büyük bir kampanya ile işçilerin, kadınların ve gençlerin gücüyle sınıfın bağımızlığını savunan alternatifi güçlendirerek gerçekleşir. Bu bizim ulaşmamız gereken hedefimizdir.

Bu yazı ilk olarak 7 Ekim 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Mehr zum Thema